Tarihi, oyunları, kültürüyle ZEYBEK ve EFE / Kubilay Kızıldenizli
En büyük Efe’miz Atatürk’ün aziz hatırasına’: Efe ve zeybeklerin kökeni sözcükte gizli
Kuşkusuz bir sözcüğün kökeni, içerdiği anlam nedeniyle önemlidir. Özellikle 'zeybek' ve 'efe'nin içerdiği anlamla, Türklerin tarih boyunca edindiği ve kanıtlanmış özellikleri olan kahramanlık, liderlik, fedakârlık, elseverlik gibi sıfatların anlamının aynı olması dikkat çekici.
KUBİLAY KIZILDENİZLİ (YAREN ZEYBEK KULÜBÜ)
Efeler ve zeybeklerden günümüze, sadece gösterişli giysileri, erkeksi dans figürleri ve zaman zaman sazın ama esasen davul ve zurnanın eşlik ettiği içimizi ısıtan müzikleri kaldı. Zeybekler, günümüzün en iyi zeybek dans icracısı olarak kabul edilen değerli Evrim Çetin’in (1) dediği gibi Aydın ve yöresinde doğmuş ve “bir su damlası suya düştükten sonra halkalar halinde Muğla, Denizli, İzmir, Uşak, Burdur, Antalya, Isparta, Afyon, Manisa, Balıkesir, Çanakkale, Bursa, Kütahya ve hatta Kastamonu’ya kadar yayılmıştır.” Bununla birlikte ileride de göreceğimiz gibi doğduğu yörenin Efes ve İzmir olduğunu belirten araştırmacılar da mevcut. Zeybekler, yöre halkı tarafından desteklenip korunmuş, Atçalı Kel Mehmet gibi Osmanlı’ya örgütlü olarak başkaldırarak tüm Batı Anadolu’da başa geçip daha âdil bir vergi sistemi ile halkın çıkarlarını korumuş, kendi zeybek alaylarıyla Osmanlı döneminde yurt savunmasında görev almış ve nihayetinde Yörük Ali Efe ve Demirci Mehmet Efe’nin önderliğinde Batı Anadolu Kuvayi Milliye’yi örgütleyerek Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında önemli rol oynamışlardır. Bu son tarihsel görevlerinden sonra “düze” inerek Cumhuriyet’le kucaklaşmışlardır.
HALA YAŞAYAN MÜZİKLERİ VE FİGÜRLERİ
Kuşkusuz popüler tarzda yazılmış bu yazı dizisi, okuyucuyu bu konuda tamamen bilinçlendirmeyi hedefleyen bir akademik çalışma değildir. Bununla birlikte bu yazı dizisinde sarf edilen her bir sözcüğün arkasında bilim insanları tarafından yapılmış çalışmaların izi bulunmaktadır.
Bu yazı dizisinde, “zeybekler kimlerdir, hangi sosyal ve ekonomik koşullarda ortaya çıktılar, neden çıktılar, oyunlarına eşlik ettikleri müzikleri ve figürleri neden kurumsal olarak ortadan kalktıktan yüzyıl sonra bile dinleyen ve izleyenleri etkilemeye devam etmektedir” gibi sorulara verilen yanıtlar derlenmeye çalışılmıştır.
Genellikle her araştırmacı öncelikle efe ve zeybek sözcüklerinin kökenini araştırarak Türkçe veya başka bir dil ile bağı olup olmadığına bakmışlar. Bu konuda günümüzde dikkati çeken iki önemli araştırmacı var. Bu araştırmacılar, Onur Akdoğu ve Ali Haydar Avcı’dır. Nitekim bu yazı dizimizde, Onur Akdoğu’nun 3 ciltlik “Bir Başkaldırı Öyküsü Zeybekler, Tarihi, Ezgileri ve Dansları” ve Ali Haydar Avcı’nın “Zeybeklik ve Zeybekler Tarihi” adlı kitaplarını esas aldık. Yine Sabahattin Burhan’ın “Yörük Ali Efe, Çakırcalı Mehmed Efe”, Ali Haydar Avcı’nın “Atçalı Kel Mehmet İsyanı” adlı kitapları ve Mehmet Ali Türk’ün ‘Aydın Yöresine ait 9/4’lük Zeybeklerde Yöresel ve TRT Ritim İcrâlarının Karşılaştırılması’ konulu yüksek lisans tezi bu yazı dizisine kaynak olmuştur. Kuşkusuz tüm bu araştırmacılar da kendilerinden önce gelen önemli araştırmacılar ve günlük gazetelerden yararlanarak eserlerini meydana getirdiler.
ZEYBEK VE EFE SÖZCÜKLERİNİN KÖKENİ
Zeybek sözcüğünün kökenini Çağataycaya dayandıran araştırmacılar da var, Yunancaya dayandıranlar da ve zeybekler ele avuca sığmadığı için “zıypmak, zıplamak, zeybek” gibi zamanla sözcük evrilmesine dayandıran araştırmacılar da var. Ancak gerçekten de Çağatayca sözlüğünde “kısa boylu, gerdanı ve boynu kısa olan adam” anlamında “zeybak” sözcüğü bulunuyor. Ahmet Vefik Paşa’nın sözlüğünde ise “hafif tüfekçi asker-piyade”, Selçuklular zamanında Aydın ve Teke yöresinden toplanarak Mısır’a gönderilen Zeybak, zaptiye askeri isimlendirmesi ve Özbekçede Şaybak adıyla yine yaya asker anlamlarıyla kullanılmış. Ayrıca tarihçi Hammer, Özbek Han’ından bahsederken Şeybek olarak not düşmüş.
Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lügati’t Türk’ünde ise Saybak sözcüğünü oluşturan ilk hecesi Say’ın, ‘katı, taşlık, vücuda giyilen zırh’ ve ikinci hece olan Bak’ın ise ‘sağlam, sıkı, güçlü’ anlamları olduğu belirtiliyor. Böylece “saybak”tan zamanla evrilen sözcükten “sağlam, güçlü, koruyucu” anlamına gelen zeybek sözcüğüne ulaşılıyor. Akdoğu’nun da katıldığı bu hipoteze Ali Haydar Avcı gibi bazı araştırmacılar “çok zorlama olduğu” yönünde karşı çıkıyor ve bu konuda maalesef bir uzlaşı bulunmuyor. Ali Haydar Avcı, “Zeybeklik ve Zeybekler Tarihi” (2) adlı yapıtında bu konuya geniş yer ayırmış ve aslında araştırmacılar tarafından “Türk dilinin ve sözcüklerin yöresel anlamlarının bilinmediği” eleştirisini yaptıktan sonra “Zağmak” sözcüğü üzerinde durarak bu sözcüğün bölgelere göre ‘kaçmak, kayar gibi akıp gitmek, hareket etmek, hızla bir yere gitmek, yaman, atik, çevik’ gibi anlamlarına atıfta bulunup, “mak” ekinin pekiştirici bir etkisi olduğunu belirterek zamanla “zağmak” sözcüğünün zeybek sözcüğüne dönüşmüş olabileceğini belirtmektedir.
Hemen her araştırmacı zeybek sözcüğünün kökeni konusuna yapıtlarında yer ayırmış, kendilerinden önce söylenenleri derlemişler ve kendi birikim ve kanaatlerine göre bir sonuca ulaşmışlardır. Ancak hepsi de, zeybeklerin hızla hareket eden dinamik yapıları nedeniyle, geçmişe doğru giderek hem ses uyumu açısından hem de sözcük anlamı bakımından bu tanıma uyan sözcüklerin peşine düşmüşler ve zamanla bu sözcüklerin günümüzde kullanılan “zeybek” sözcüğüne evrildiği şeklinde bir kanaate ulaşmışlardır. Bununla birlikte “ataman” ve “saybak” sözcüklerinin liderlik özelliğine ilişkin anlamları nedeniyle, zeybek sözcüğünün temeli saybak da olabilir. Özellikle ileride bu sözcüğün anlamı içinde olan “koruyucu” yanı üzerinde duracağız.
EFES KENTİ
Efe sözcüğü ile ilgili de birçok hipotez var. Bunlardan biri, Onur Akdoğu’nun (3) tercih ettiği Efes harabelerinin bulunduğu bölgeye verilen Efesos ismindeki Yunanca ek olan “sos” eki düştükten sonra Efe sözcüğünün kaldığı ve bu bölgenin Osmanlı döneminde Efelik olarak anıldığı, ardından bölge halkına da efe denmeye başlandığı şeklindeki hipotezdir. Efe, ayrıca İzmir ve Aydın zeybekleri arasında “ağa”, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde ortaya çıkan çetecilere verilen ad ve zeybekler arasında kahramanlıklarıyla öne çıkanlara verilen unvan olmuş. Kısaca efe sözcüğünün temeli Onur Akdoğu’ya göre Efesus’dur. Bununla birlikte Ali Haydar Avcı bu görüşe katılmaz.
EFELİK OTU
Bu sözcüğün “Türkçe kökenli olduğunu düşünüyoruz” diyerek; Orta ve Batı Anadolu’da kullanıldığını “başlık, ağabey” anlamlarına geldiğini hatta bu sözcüğün Avşar Ağıtı’nda da geçtiğini belirterek “Efesini bana verin/ Ben belime sokucuyum / Ehmed oğlum düğün kurmuş / Ben halaya çıkıcıyım”, bir diğer ağıtta ise “Efesini bana verin / Ben başıma takacağım / Derviş’im halaya girmiş / Ben boyuna bakacağım” denildiğini, ayrıca “Orta Anadolu’da efelik adıyla anılan bir otun olduğunu” belirtmektedir. Kuşkusuz bir sözcüğün kökeni, içerdiği anlam nedeniyle önemlidir. Özellikle zeybek ve efenin içerdiği anlamla, Türklerin tarih boyunca edindiği ve kanıtlanmış özellikleri olan kahramanlık, liderlik, fedakârlık, elseverlik gibi sıfatların anlamının aynı olması dikkat çekicidir. Bu yazıda daha çok bununla ilgilenmekle birlikte, araştırmacıların sözcüklerin kökeni konusundaki çabalarını önemsiyoruz. Bununla birlikte, bu konuya dilbilimcilerin de el atması önemlidir. Çünkü sözcüklerin oluşumu veya evrimi sırasında bir halkın geçirdiği sosyal olayların ve kültürle bağlarının sözcüğün evrimine etkilerini ancak dilbilimcilerin bakış açısıyla bulmak mümkündür.
ZEYBEK BAŞI EFE
Efe, zeybeklerin örgüt hiyerarşisinde en tepedeki adamdır. Zeybek başıdır. Seymenler ise İç Anadolu yiğitleri oluyor ve yine seymen sözcüğünün kökeni de araştırmacıların bir kısmının belirttiği gibi aynı zeybek sözcüğünde olduğu gibi Say kökünden geliyor. Zamanla “sayman” sözcüğü de Seymen sözcüğüne dönüşmüş. Akdoğu’ya göre eski Türk kavimlerinde bir tür Başbuğ anlamına gelen Ata-man kelimesinde olduğu gibi, zırh- koruma anlamındaki say-man kelimesinin günümüze kadar geçirdiği değişim sonucu oluşmuştur. Burada da görmekteyiz ki aslında zeybek ve seymen sözcükleri aynı yerden kök almakta ve aynı tip insan için kullanılmaktadır. Ali Haydar Avcı daha önce andığımız eserinde, Asya’dan Anadolu’ya göç eden dört önemli grubun geldiğini, bunlardan silahlı ve gözü pek olanlarının zamanla Orta Anadolu’da seymen ve Batı Anadolu’da zeybek adını aldığını yazmaktadır. Bununla birlikte zeybek ve seymenlerin gelenek ve törelerinin birbirinin neredeyse aynı olduğunu belirtir.
DİPNOTLAR:
(1) Aydın-Germencik’te doğan Evrim Çetin, İzmir Devlet Türk Dünyası Topluluğu Dans Sanatçısıdır ve Ege Üniversitesi Konservatuvar mezunudur.
(2) Ali Haydar Avcı Zeybeklik ve Zeybekler Tarihi, E Yayınevi, 551 sayfa 2017
(3)Onur Akdoğu Bir Başkaldırı Öyküsü Zeybekler, Tarihi, Ezgileri ve Dansları” 3 Cilt 1278 Sayfa, 2004
* * * * * * *
Hazırlayan: Kubilay Kızıldenizli ( Yaren Zeybek Kulübü )
* * * * * * * * *
* * * * * * * * * *
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder