Tarihi, oyunları, kültürüyle Zeybek ve Efe: Zeybekler halk kahramanı mı, eşkıya mı?
Zeybekler haksızlığa tahammülü olmayan, ateşli ve kesici silahlara sahip ve örgütlenmeleri güçlü, kendilerine has töreleri olan kimselerdir.
KUBİLAY KIZILDENİZLİ (YAREN ZEYBEK KULÜBÜ)
Zalimlerin ve soyguncuların korkusu haline gelmiş tarihte iz bırakan efeler o kadar çok ki bunların tümü günümüzde adlarına düzülen türkülerde, sözsüz ezgilerde ve zeybek danslarında yaşamaktadır.
Zeybekler halk kahramanları mıydı veya eşkıyalar mıydı? Bu satırları okuyan sanırım her okurun, halk kahramanı olmasını dilediğini duyar gibi oluyoruz. Kuşkusuz zeybekler, “kalekakıcı” denilen eşkıyalarla aralarında kesin sınırlar çiziyorlardı. Türk halkı tarafından haklarında yüzlerce ezgi ve oyun üretilen zeybekler, Osmanlı’nın ağır vergileri altında ezilen halk tarafından bir kurtarıcı olarak görüyordu.
Osmanlı’ya isyan eden ve arkasında kuvvetler toplayan her lider “düze” indikten sonra bir şekilde Osmanlı tarafından öldürülmekteydi. Bunu bugün kesin olarak biliyoruz. Osmanlı İmparatorluğu büyük bir devlet olmasına rağmen Batı Anadolu halkına karşı, eski beylik döneminden kalan düşmanlıkları hâlâ devam ediyordu. Bölgesel ya da küçük başkaldırmaların bir türlü bitmediği Batı Anadolu’da devlet artık bir “eşkıya” tanımına da ulaşmıştı. 1715 yılında yayımlanan bir Padişah Beyannamesi’nde, saybakların giydiği tüfekli levent kıyafetleri ile gezen” eşkıyalar” tanımlanıyor ve “bu giysilerle gezmede ısrar etmeleri halinde tutuklanmaları, bırakanların yerlerinde kalmasına izin verilmesi, suçları büyük olanların Magosa’ya sürülmeleri” emrediliyordu.
EKONOMİ VE SİYASİ İSYANLAR
Sosyal ve ekonomik koşulların her geçen gün bozulması nedeniyle “eşkıyalık” ortadan kalkmamıştır. Osmanlı’nın gerileme ve yıkılma sürecinde gelirin azalması ve giderlerin artması sonucu vergiler sürekli artmış ve bu sosyal ve ekonomik koşullar zeybeklerin de içinde mutlaka olduğu siyasal amaçlı isyanlara neden olmuştur. Bunların en ünlüsü bildiğiniz gibi Celali isyanıdır. Zaman zaman duraksamalar olsa da bu durum devam etmiştir. Osmanlı’nın son iki yüz yılı denebilir ki Batı Anadolu isyanlarıyla geçmiş, zaman zaman hükümet isyancılarla anlaşıp onları düze indirmiş, ardından düze inenlerin liderlerini bir şekilde katletmiş ve isyanlarla barışmalar ardı sıra birbirini takip etmiştir. Zeybeklerin levent kıyafetiyle dolaşmaları, bu kıyafetle Levent Ocağı adı altında askere alınmaları, onlara kervan yollarında kahve işletme imtiyazı verilmelerine kadar gitmiş ve sonunda bunların tamamen yasaklanıp, Levent Ocakları’nın kapatılıp toplu katledilmelerine kadar uzanan bir süreç yaşanmış. Peki ortadan kaldırabilmişler mi, elbette hayır.
HALK BARINDIRDI, SAKLADI
Biliyoruz ki Batı Anadolu halkı kendilerini devletin koyduğu ağır vergiler karşısında savunan zeybekleri her zaman desteklemişler, barındırmışlar ve gizlemişler. Adlarına türküler yakmışlar, ezgiler ve oyunlar üretmişlerdir. Akdoğu’nun aktardığına göre, 1793 yılında Dağlı adı verilen dağlarda gezen bir eşkıyaya, bu adla yapılmış ve zeybek ezgilerinin ilk örneklerinden biri olan Dağlı Zeybeği adlı zeybek ezgisi bulunuyor. Sonraki dönemde ise daha önce belirttiğimiz gibi yüzlerce zeybek ezgisi, türküler ve oyunlar efelerin onuru için yerel halk tarafından üretilmiştir. Beni her zaman şaşırtan ise bu kadar zorlu koşullarda yaşamak zorunda kalan bu adamlar nasıl bu kadar derinlikli, duygusal, cesaret verici ezgi ve figürler ürettiğidir. Yine bazı araştırmacılar bu ezgilerin düzde bir araya geldikleri ve zeybeklerin işlettikleri zeybek kahvelerinde üretilmiş olabileceklerini belirtmektedirler.
Zeybekler devletle çatıştıkları kadar devletin yanında da yer alıyorlar. Bu, aslında Batı Anadolu’da birçok farklı zeybek grupları dağlarda yaşadıkları için normaldir. Örneğin Karaosmanoğlu ile devletle arası açılan Ali Paşa arasındaki savaşta, devletin yanında yer almışlardır. Bu, aslında feodal dönemde sınıfsal farklılıkların günümüzdeki kadar olmaması ve bir sınıf bilincinin belki de zeybekler içinde görülmemesinden kaynaklanıyor olabilir. Bu savaş daha sonra “destanlaştırılmış” ve içinde zeybek geçen ilk destan ortaya çıkmıştır.
Karamanoğlu der fermanın bende
Zeybekler taşırım elleri kanda
Kurtulmak senedi verir isen de
Meğer alup başını kaçasın paşam
Ali paşa der, ki yaman haindir
Üstümüze kırk bin zeybek tâyindir
Vurun keleşlerim önüm aydındır
Gökte melekler kılsın temâşâ
Karaosmanoğlu der, Hüdâ’ya yalvar
Zeybekler içinde Rüstem-i Zal var
Sende yok, bende katerle mal var
Bıçak gümüşünden gözler kamaşa
Zeybekler sadece iç isyanların bastırılmasında değil ama başka devletlerle yapılan savaşlarda da yurt savunması için görev almışlardır.
ZEYBEK GİYSİLERİNİN YASAKLANMASI ÇABALARI
Sosyal ve ekonomik sorunları çözemeyen Osmanlı Devleti zeybeklerle mücadelesinde başarılı olmak ve onların dayanışmasını önlemek amacıyla zeybek giysilerini yasaklamaya çalışmış ancak bunda asla başarılı olamamıştır. Ali Haydar Avcı aktarıyor; Devlet yöneticilerine göre “ahlâka ve dine mugayir” olan bu kıyafetler yasaklanırsa zeybeklere karşı mücadelenin başarılı olunacağı düşünülmüş ve Osmanlı’nın fiili saldırısıyla daha büyük direnme odaklarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ali Paşa’ya gönderilen 1721 tarihli bu yazıda Marmara ve Ege Bölgesi’nde tarif edilen zeybek kıyafetlerini giymekte direnenlerin cezalandırılması istenmiştir. Yine 1838 yılında Aydın Sancağı’na gönderilen bir başka emirde zeybekler “kafasız ve akılsız köpekler” olarak nitelenmekte, “dağlarda rezil eşkıyaların külah, kısa don ve dizlik giydikleri ve bunlara son verilerek İslam ülkelerindeki gibi giyinmeleri sağlanmalıdır.” denilmektedir.
ZEYBEKLERİN KANLI YENİLGİSİ
Nihayetinde bu yasağı dinlemeyen ve dinlemeyeceğini “Kılığımız kılımızdır, giyimimize dokunursanız son yiğidimize kadar kırılır ve kırarız” diyerek belirten zeybeklerle güvenlik kuvvetleri arasında büyük kanlı çatışmalar çıkmış, uzun süren bu çatışmalardan sonra olanakları kısıtlı olan zeybeklerin isyanı kanlı bir şekilde bastırılmış ve yenilmişlerdir. Ali Haydar Avcı’nın, Paul von Linden’in “19. Yüzyılda Anadolu Şehirleri” adlı kitabından aktardığına göre, “zeybeklerin her şeye rağmen övünerek taşıdıkları bu giysileri çıkarmadıkları” saptanmaktadır. Onur Akdoğu da zeybeklerin bu kıyafetlerinden vazgeçmediğini belirtmekte, ancak bu baskıların zeybek kıyafetlerinin yozlaşmasına, şeklinde değişiklikler olmasına neden olduğunu belirterek, özellikle başlığının yöredeki yörük başlıklarına benzemeye başladığını ileri sürmektedir.
BİRLEŞİNCE BİNLER OLUYORDU
Zeybeklerin halka eziyet eden kimselerden oluşmadığını biliyoruz. Kalekakıcılar gibi aksi örnekler de bulunmasına rağmen genel olarak zeybekler haksızlığa tahammülü olmayan, ateşli ve kesici silahlara sahip ve örgütlenmeleri güçlü, kendilerine has töreleri olan kimselerdir.
Farklı efeler tarafından yönetilseler de haksızlık karşısında birleşip binlerce sayıya ulaşabilmekteydiler. Örneğin Ali Haydar Avcı’nın aktardığına göre, 16. Yüzyıl sonlarında Teke ve Hamit sancağında isyan eden ünlü “yiğitbaşı”lardan Davutoğlu, Neslioğlu, 1624-25 yıllarında başkaldıran Birgili Cennetoğlu ve 1628 yılında ayaklanan Sivri Bölükbaşı gibi örnekler bulunmaktadır. Bunlardan Turguteli bölgesinde ayaklanan Davutoğlu, silahlanan halka, levent ve sekbanlara önderlik ederek Macar seferine hazırlanan Osmanlı’nın halktan zorla topladığı mallara el koyarak malları halka geri dağıtmıştır. Davutoğlu, adaletten sapıp zulüm yapanların” yıkılması gerektiğini” savunuyordu. Yine Avcı’nın aktardığına göre Aydın ve Birgi bölgesinde olan Cennetoğlu, Osmanlı yöneticilerinin zulmü üzerine halkı korumaya yemin ederek dağlara çıkmış, Alevi-Bektaşi kökenli Karesi, Aydın Sancağı ve Kaz Dağı yöresi Türkmen topluluklarıyla birlikte direnişe geçmiş, yenilmelerinden sonra da işkence edilerek öldürülmüşlerdir. Benzer örneklerden biri de Kerimoğlu Eyüp’tür ve onun için düzülen türkülerde sandal sözcüğünün geçmesi ayrıca zeybeklerin levent köklerini akla getirdiği belirtiliyor. Zalimlerin ve soyguncuların korkusu haline gelmiş tarihte iz bırakan efeler o kadar çok ki bunların tümü günümüzde adlarına düzülen türkülerde, sözsüz ezgilerde ve zeybek danslarında yaşamaktadırlar.
* * * * * * * * * *
* * * * * * * * * *
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder